25 Aralık 2010 Cumartesi

Yaşa herşeyden önce yaşa ve sırf tesadüfen bu dünyaya gelmiş olduğun için, laf olsun diye günlerini geçirme. Eğer gerçek aşkı tanıyacak kadar şanslıysan; bütün kalbin, ruhun ve bedeninle sev! Hayatını o şekilde yaşa ki; her an kendi elini sıkabilesin ve her gün faydalı olan, hiç olmazsa bir şey yap ki; gecelerin yaklaşırken örtüleri üzerine çekip kendi kendine "ben elimden geleni yaptım" diyebilesin. Düşüncelerin neyse hayatın da odur. Hayatın gidişini değiştirmek istiyorsan düşüncelerini değiştir. "shakespeare "


insanın tercihlerini yaşadığına inanmamı nasıl bekliyorsun? insanda nasıl bir doğaçlama yeteneği olduğunu düşünüyorsun ki, kendisinden habersiz oynanan onca oyunun içinde kendini sahnede bulduğunda bu eşsiz yeteneği ile oyunda büyüleyici bir performans sergileyebilsin? bir kukladan farkımızı bu noktada nasıl açıklayabilirsin? birilerinin elllerinde iplerimiz, hareketimiz, sözlerimiz, hayallerimiz kısıtlanmış, sözde kontrol altına alınmış , yasaklanmış. "istemediğin halde birisinin yüzüne gülmek, yüzüne gülmek istediğin insanın karşısında geçip gülümseyememek" en olağan hale gelmiş günlük kayıplarımızdan biri ( aslında en önemlisi) sadece. ben bunu mu tercih ettim? istemediğim herşeyle yaşamak.

düşünceleri değiştirelim , neden olmasın. daha olumlu düşünelim, verdikçe verelim karşılıksız hem de, kötü yaşanan ne varsa ders çıkarıp mutlu huzurlu bir uyku uyuyalım, kötülük yapanlara değil sesimizi, nefesimizi bile hissettirmeyelim, 'herkes cezasını bulur' diyerek kendimizi kandırıp sürekli ceza çekenin kendimiz olduğunu bile farkedemeyelim, sevmediklerimize arkadaş, azıcık sevdiklerimize dost diyelim, herkesin kendini en iyi zannettiği düzende biz sadece alçakgönüllükten başkalarından daha iyi olan yanlarımızı saklayalım, kendimize göstermediğimiz müsahamanın onlarca katını bir başkasına gösterelim hem de haketmediği halde. tercihlerimizle, olumlu düşüncelerimizle böylesine bir hayat yaşamak ,herşey bizim elimizde,değil mi ?

Ve en iyisi;
bir kağıt olalım. ilk önce birisi karalasın dilediğince,anlamsız ne varsa döksün o kağıda. sonra bir başkası o karalanmış kağıdı alıp ıslatsın. kağıt beklemediği bir anda bunu yaşamasının nedenini düşünürken birisi gelsin onun kurumasını beklesin. kurumakta güçlük çeken kağıdı beklemekten sıkılınca gidip onu assın,astığı yerde unutsun, rüzgar gelsin sonra kağıda çarpıp çarpıp onu yıpratsın. birisi gelsin, rüzgarın yıprattığı kağıdı savrulmaktan kurtardığı için kendisiyle övünsün. kağıda baksın artık eskimiş ve yıpranmış olduğunu görsün. değmezmiş desin ve onu parçalara bölüp atsın. ve en sonunda biri gelsin son umuduyla içinde, kağıdı bulsun, alsın yapıştırsın kağıdı. parçaları biraraya getirdiğini düşünsün.

parçalara bölünmüş bir kağıt yapıştırılsa eskisi gibi olur mu, bir resim yapılabilir mi o kağıda? o kağıt zamanla bütün yaşadıklarını çıkarmaz mı ortaya? resimde bütün yıpranmışlıklar, kirletilmişlikler, parçalanmışlıklar belirmez mi? kağıt bir bütün gibi hissedebilir mi artık?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder