18 Temmuz 2010 Pazar

biri gider..için acır..birinin acısını başka birinin mutluluğuyla değiş tokuş edemezsin..acı senin acındır, mutluluksa içinde o acı olduğu sürece hep başkasının.. acını tüketmeden, mutlu olamazsın başkasıyla.. yavaş yavaş tükenir, sen hızlı zannedersin oysa.. bir başkasının kollarındayken acının kokusunu duyarsın, gözlerin onu arar bulamazsın..yalnızsındır, yanlış da üstelik.. mutluluk çabuk terk eder bedeni, oysa acı..çok zamanlardan sonra gider, o da eğer sen izin verirsen değil, kendi isterse.. ilaç aramaz, senin de aramanı istemez.. çünkü acının ilacı yoktur, acının düşmanı vardır sadece; Zaman... zamandan nefret eder acı, zaman onun sinsi düşmanıdır, onu yavaş yavaş yok eder... ve bir gün acı gider, çok zaman sonra...gidişini anlamaz çoğu insan.. acının bitiş anı; yeniden koku alabildiğin andır.. terk edilişin kokusu ağırdır çünkü, siner elinin değdiği, baktığın her yere...başka hiç bir şeyi hissedemeyecek kadar hissizleşmişsindir bu yüzden.. acın tükendiğinde o koku tümüyle havaya karışmıştır artık...artık, başka kokular sinebilir ellerine, bedenine... ruhuna sinmesi eskisi kadar kolay olmasa bile.. yine de yeni bir koku, yeni kokular, olacaktır...olmalıdır...